İstanbul’un Yerlisi Kız Kulesi ve Efsaneleri
Sulara tutunarak İstanbul’u izleyen sessiz bir tanık gibidir Kız Kulesi… Adresi, Salacak açıklarında adeta geçmişin bugünle buluştuğu yerdedir. Varlığıyla her karşılaşmanızda tutar sizi Boğaz’a, İstanbul’a yeniden ve yeniden bağlar… Onun için söylenenleri düşünürsünüz… Efsaneleri, şiirleri, başından geçenleri… Biz de Kız Kulesi’ne dair dilden dile geçenleri 8 maddelik bir listede sizler için bir araya getirdik.
Milattan önceye uzanan tarihinde Arkla yani küçük kale, Damialis yani dana yavrusu, Tour de Leandros yani Leandros’un kulesi isimlerini taşımış… Bizans döneminde gümrük binası, Osmanlı döneminde savunma kalesi, sürgün istasyonu, karantina odası, gösteri platformu ve tabii ki fener olarak kullanılmış, yani, Kız Kulesi için İstanbul’un tanığı dememiz elbette boşuna değil…
Kız Kulesi demek biraz da gerçeklerden önce efsaneler demektir. Bunların en bilineni ise tapınak olan kulede rahibe olarak yaşayan Hero ile ona ilk görüşte âşık olan Leandros’un sonu hazin biten aşk hikâyesidir. Meşalenin ışığını takip ederek kuleye yüzen Leandros’un, ateşin rüzgârda zamansız sönmesi yüzünden sulara karıştığı ve Hero’nun da buna dayanamayarak kendini sulara bıraktığı efsaneyi hepimiz hayatımızda en az bir kere duymuşuzdur.
Kız Kulesi ile bütünleşen başka bir efsane de bir kehanet üzerine kızını yılanlardan korumak için kuleye kapatan ama üzüm sepetinden çıkan bir yılanın çok sevdiği kızını zehirlemesine engel olamayan imparatorun hikâyesidir.
İçinde Battal Gazi’nin olduğu hikâyede ise hepimizin bildiği “Atı alan Üsküdar’ı geçti” özlü sözünün nedeni gizlidir. Battal Gazi Kız Kulesi’nin önünde 7 yıl kalacağı bir karargâh kurar, işin aslı şudur ki Üsküdar tekfurunun kızına âşık olmuştur. Tekfur, Battal Gazi Şam seferine gidince korkuyla kızını hazineleri ile birlikte kuleye kapatır. Fakat Battal Gazi döndüğünde hem sevdiği kızı hem de hazineleri kuleden çıkarır ve atını alarak Üsküdar’ı geçer!
Kız Kulesi’ne dair bir efsanede de aslanlı kapı öne çıkar. İmparator Konstantin’in hazinesinden para çalan hırsızın, kızını korumak için kuleye kapatıp kapısının önüne aslanlar koyan imparatorun ve aslanlara yem olan hırsızın hikâyesidir bu…
Boğaz’ın eşsiz manzarası ve efsanelerle beraber anılan Kız Kulesi, Orhan Veli’den Cemal Süreya’ya pek çok şair için ilham kaynağı olagelmiş. Ve bakın Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun dizelerinde Kız Kulesi nasıl geçmiş:
İstanbul deyince aklıma kuleler gelir
Ne zaman birinin resmini yapsam öteki kıskanır
Ama şu Kız Kulesi’nin aklı olsa
Galata Kulesi’ne varır
Bir sürü çocukları olur…
Kız Kulesi bugün sadece efsanelerle anlatılmıyor, Boğaz’ın ortasındaki olağanüstü haliyle Türkiye’de ve Batı’da onlarca tabloda farklı hikâyeler içinde resmediliyor da… Özellikle Osmanlı saray ressamlarından Fausto Zonaro’nun en yalın haliyle yaptığı Kız Kulesi tablosunu görmenizi şiddetle tavsiye ederiz.
İstanbul’da Bizans döneminden kalan tek eser olan Kız Kulesi bugün insanları turistik bir tesis olarak ağırlıyor. Dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçilerini hikâyeleri ve eşsiz manzarasıyla büyülüyor.
2,002 okunma